Kayıtlar

Nisan, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CUMA SOHBETLERİ 18 ASLAN DÖĞMESİ

Resim
MEVLANA DAN... Adamın biri görmüş sırtına dövme yaptırmışları, heveslenmiş, aslan dövmesi yaptırmağa gitmiş... - Bana da, demiş, aslan dövmesi yap!.. - Peki, demiş dövmeci; benim mesleğim dövme yapmaktır.. Gel, otur dövmeyi yapayım.. Dövmeci başlamış iğneyi batırmağa.. - Ayy! Ayy! diye başlamış bağırmağa adam... - Ne yapıyorsun arkadaş; canım çok yanıyor!.. - Aslanın yelesini yapıyorum" demiş. - Aman, demiş, yelesini yapma, başka yerini yap!.. Dövmeci başlamış bu sefer sırtının başka yerlerine iğneleri batırmağa.. Adam gene bağırmağa başlamış: - Aman, dur! Yapma, çok acıyor, neresini yapıyorsun? - Aslanın pençesini yapıyorum... - Aman pençesini de bırak, başka yerini yap!. Dövmeci gene başlamış iğneleri batırmaya.. Bu defa gene bağırmış adam: - Yine neresini yapıyorsun aslanın?.. demiş. - Kuyruğunu!.. "Ben vazgeçtim kardeşim, katlanamam bu aslanın acısına!.." demiş "Aslandan da vazgeçtim, dövmesinde de... " Adam çekmiş gitmiş!. Şİmdi o hesap, "vahdet"

23 nisan dünyada ilk tek çocuk bayramı

Resim
Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram, bugün dünyadaki tek çocuk bayramı olarak dünya çocuklarının da katılımıyla coşkuyla kutlanacak. Pamukkale Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Veysi Akın’ın "23 Nisan Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı’nın Tarihçesi" başlıklı çalışmasına göre, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca TBMM, 1 Kasım’ı Milli Hakimiyet Bayramı kabul etti. Resmi olarak 1 Kasım gözükse de Meclis’in açılış tarihi olan 23 Nisan "Milli Hákimiyet Bayramı" olarak kutlanmaya başlandı. Çocuk bayramı ise Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin yani bugünkü ismiyle Çocuk Esirgeme Kurumu’nun 23 Nisan 1927’de bugünü "Çocuk Bayramı" ilan etmesi ile başlatıldı. Bu ilk ’Çocuk Bayramı’nı Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himaye etti. Etkinlikler sırasında Mustafa Kemal Paşa, arabalarından bi

EY ATA !!!!!!!

Resim
Yine uyanmaktayım alaca bir sabaha, Bilirim sabahlar seninle güzel EY ATA! Doğan güneş gibi doğdun karanlık yurduma; Bilirim yurdum seninle güzel EY ATA! Bilmezlermi; insanlar aydınlık seninle var, Bilirim aydınlık seninle güzel Ey ATA! Değişmedin yurdumun bir parça toprağını Bilirim yurdum kanlarla sulandı EY ATA! Adını Mustafa KEMAL olarak yazdın tarihe! Bilirim dünya adınla döner EY ATA! Ne kadar imkansız tarif edemem ama; Bilirim bağlantın var Hz Muhammed MUSTAFA yla!!!! şair :VİRGO

CUMA SOHBETLERİ 17 KÖRLER KÖYÜ

Resim
Dere tepe, dağ taş dolaşmayı çok seven tek gözlü bi adam varmış. Yürür yürür gider, gider gider yürürmüş. Birgün uzaklarda renkleri karmakarışık bi köy görmüş; alacalı bulacalı garip bi köy. Yaklaşmış köye doğru. Yolları bir tuhaf, evleri bir tuhaf, insanları bir tuhafmış köyün. Köyün içine girince anlamış meseleyi. Körler köyüymüş burası. kadınların, erkeklerin, çocukların velhasıl herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri.Gezgin tek gözlü adam karar vermiş burda yaşamaya. "hiç değilse benim tek gözüm var" diyormuş. "körler ülkesinde şaşılar kral olur derler. Ben de bunların başına geçer yaşarım " Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları, burunları çok hassasmış. Kendilerine göre kurdukları bir düzen içinde yuvarlanıp gidiyolarmış. Adam şaşkın hallerine bakıyomuş onlarin. Yürümeleri, konuşmaları doğrusu başka türlüymüş. Birgün körlerden biri ötekilerden birinin malını çalmış. Sadece tek gözlü adam görmüş bunu. Bağırarak ilan etmiş "filanca falancanın malını ça

14-20 nisan kutlu doğum haftası

Resim
ALEMLERE RAHMET OLARAK DÜNYAYA TEŞRİF EDEN O YÜCE ZATIN DOĞUM U KUTLU OLSUN ; BİZİM BİLİNÇLERİMİZDE İNŞALLAH O NU ANLAMAK İDRAKİ NASİP OLUR. Annelerin sultanı Peygamberimizin annesi Hz. Âmine son nefesini verirken peygamberimiz kulağına şöyle fısıldamıştır; “Her yaşayan ölür, Her yeni eskir, Her yaşlı göçer, Ben de öleceğim. Fakat senin gibi temizBir vekil bırakacağım içinAdım asla ölmeyecektir. ”Hz. Aişe Validemiz; Eğer Mısır’dakiler Peygamber efendimizin yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı,Güzelliği dillere destan olan Hz. Yusuf’un pazarlığında hiç para vermezlerdi. Bütün mallarını efendimizin yanaklarını görmek için saklarlardı.Zeliha Hz. Yusuf’a âşık oldu diyerek kötüleyen kadınlar Allah’ın Resulünün parlak alnını görselerdi,Ellerinin yerine kalplerini keserlerdi de acısını duymazlardı.”

CUMA SOHBETLERİ 16 DEDİKODU

Resim
Bilge, karşısında duran iki adamı ilgiyle süzerek, "Sorun nedir?" diye sormuş. Adamlardan biri diğerine işaret ederek,"O, yaptığı dedikodularla sadece benim şöhretimi mahvetmekle kalmadı, bu köydeki pek çok insanın da canını yaktı!" demiş. Öteki hemen atılmış: "Üzgünüm... Böyle olsun istememiştim. Tüm söylediklerimi geri alıyorum. " "Yaa... bunun gerçekten her şeyi düzelteceğini mi sanıyorsun?" diye söze katılmış bilge, "Yarın köy meydanına kuş tüyü yastığınla gel." "Nasıl yani?..." "Dediğimi yaparsan anlayacaksın. " Ertesi gün köy meydanında buluşmuşlar. Bilge, adamın eline bir makas vermiş ve yastığı kesip içindeki tüyleri boşaltmasını söylemiş. Yastıktan boşalan tüyler rüzgârla birlikte etrafa savrulunca, "Şimdi," demiş bilge, "Bunların hepsini toplayıp bana getir." Adam saşkınlıkla, "Ama bu mümkün değil!" diye cevap vermiş. "Baksanıza, duvarların ardındaki bahçelere kadar savru

CUMA SOHBETLERİ 15 ACIDAKİ HİKMET

Resim
Verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah'ım ; -- 'Gün gelecek Allah'a bana yaşattığı bu sıkıntılar için şükredeceğimi biliyorum' demişti bir arkadaşım. Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Zorlukların insana ne kadar büyük dersler verdiğini uzun uzun konuşmuştuk. Bir acının öğrettiğini bin kahkahanın öğretemeyeceği üzerine bir çok örnekler vermiştik o konuşmamız da. Aradan iki yıla yakın bir zaman geçince arkadaşımın haklı çıktığını gördük. O günlerin acı görünen olaylarının, kendisine ne kadar büyük kapılar açtığını gördükçe 'verdiğin acılar için sana şükürler olsun Allah'ım!' demeye başladı. Gündüzleri fırsat buldukça bir araya geldiğimiz arkadaşıma O günlerde aşağıdaki hikayeyi yollamıştım. Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüz yıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun birs anat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı. Hayran