Kayıtlar

KADR GECESİ

Muhakkak ki biz Onu (Kurân'ı), (Hz. Muhammed'in a.s.) Kadr gecesinde inzâl ettik! Kadr gecesini(n kadrini, şerefini, haşmetini) bilir misin? Kadr gecesi, bin aydan (seksen yıllık ömür) daha hayırlıdır! Melekler ve Ruh Onda tenezzül eder, Rablerinin izni ile her hükümden. Selâm (hakikati yaşatarak); tâ ki Fecr'in doğmasına kadar (Hakikatin zuhuru ile şuurun vechi tanımasına kadar). .... mevlana hazretlerinin her günü kadr gecesi gibi (KENDİ YOKLUĞUNU HİSSEDİP VAR OLANIN SADECE ALLAH OLDUĞUNU... YAŞAMAK) ALLAH HERKESE NASİP ETSİN BUGÜN AHMED BENİM Mevlâna Celâleddin-î Rûmî Bugün Ahmed benim, Ama dünkü Ahmed değil! Bugün Anka benim, Ama yemle beslenen kuşcağız değil. “Enel hak” kadehiyle bir yudum içen, sızdı tanrılık şarabından; Şişelerle, küplerle içtim ben, yine sızmadım. Ben sultanların aradığı sultan, Ben hacetler kıblesiyim. Gönlün kıblesiyim ben. Ben Cuma mescidi değilim; İnsanlık mescidiyim ben. Ben saf aynayım, sırrım dökülmemiş, paslanmamışım. Ben kin dolu bir gönül

cuma sohbetleri 33 KELEBEK

Resim
Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir firsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi. Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir sey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşı

CUMA SOHBETLERİ 32 yılanla dost olunmaz

Eski bir hikâye ama hatırlamakta yarar var; Zamanın birinde bir oduncu, ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaratana olan aşkı "yılan bile olsa" yaratılana yansımış ve yılanı vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış, dile gelmiş. "Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, ben de sana bir iyilik edeceğim"demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve oduncuya uzatmış. "Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim. "Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Hiç kimseye olan biteni anlatmamış, ailesi dâhil. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Gel zaman git zaman, oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık ba

cuma sohbetleri 31 HACI RIFKI

Vakit gece yarısı... Ortada ses sada yok... Uzaktan bir iki köpek havlaması duyuluyor o kadar. Rıfkı amcanın yüreği kıpır kıpır... Akşam üzeri hac işlemini birlikte yaptırdığı müstakbel hacı arkadaşlarıyla vedalaşmış, evine gidiyor. Birkaç gün sonra Allah nasip ederse mukaddes topraklara doğru yola çıkacakla. Bu duyguyu ailesi ve çocuklarıyla paylaşmak için aceleci... Tenha sokakta ilerlerken, loş ışığı henüz sönmemiş bir evin önüne geldiğinde pis bir koku burnunun direğini kırıyor. Öyle pis koku ki, midesi bulanıyor. "Üüffff!" diyor gayri ihtiyari, "Bu ne pis bir koku Allahım. Leş kokusu bu be... "Koku sebebiyle sağına soluna bakınırken loş ışıklı pencereden bir ses duyuyor ağlamaklı: - Anne pişmedi mi daha? Durup içeriye kulak kabartıyor. - Az daha sabret yavrum. Az kaldı. Bir başka çocuk sesi. Diğer kardeşi olmalı. - Anne çok acıktım. - Tamam kızım pişiyor işte. Pis koku insanın midesini bulandırıyor. Öğürmemek için çaba gerek.Peki yavrularını teselli etmek istey

CUMA SOHBETLERİ 30 CIRCIR BÖCEĞİ

Resim
Bir gün New-York'ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, bir Kızılderili'dir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır aramaya başlar. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar. Arkadaşı, Kızılderili'ye: "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar. Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı

cuma sohbetleri 29 HİDDET

Adam yeni otomobiline bakmak için evinden çıktığında, 3 yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Pat pat cekici vurup duruyor kaportaya... Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun elinden cekici alıp o hiddetle oğlunun eline çekiçle vurmaya başlamış. 3 -4 defa vurduktan sonra kendine gelip bırakmış çekici ve oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da, elinden birşey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklannı kesmek zorunda kalmış.Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtığında, bandajlı ellerini farketmiş ve gayet masum bir ifadeyle, "Babacığım, arabana zarar verdiğim için çok üzgünüm" demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: "Parmaklanm ne zaman yeniden çıkacak?"Babası eve dönmüş ve o gün intihar etmiş.... Bu gercek bir olaydır. Yaşanmış ve belki de bizlerinde yaşayabileceği bi durum. Verilen tepki çok düşüncesizce ve sert. Ama sertliği, olayın geri dönülmez

CUMA SOHBETLERİ 28 GÜVEN VE DERS

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı. Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle Paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu. İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar ya