Kayıtlar

cuma sohbetleri 38 ALLAH YETER

Resim
Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah Efendimiz (sav), İsrailoğullarından bir adamı anlattı. O adam, İsrailoğullarından birinden ödünç olarak bin dinar vermesini istedi. Para sahibi: - Şahit tutacağım şahitleri bana getir, dedi. Ödünç isteyen adam: - Şahit olarak Allah yeter, dedi. Para sahibi bu defa da: - O halde bana kefil getir, dedi.Adam: - Kefil olarak Allah yeter, dedi. Bunun üzerine para sahibi: - Gerçekten doğru söyledin, dedi ve belli bir süreye kadar ona bin dinar verdi. Derken, borç alan adam deniz yolculuğuna çıktı ve işini gördü. Sonra borçlandığı adama gelmek üzere binmek için bir gemi aradı. Çünkü belirledikleri ödeme tarihi geliyordu. Fakat adam, bir gemi bulamadı. Bunun üzerine kalın ve kuru bir ağaç parçası alıp onu oydu. İçine bin dinar ile o arkadaşına yazdığı bir mektubu koydu. Sonra o oyuk yeri sıkıca kapatıp düzeltti. Ve onu deniz kenarına getirerek; "Allahım! Sen biliyorsun ki, falan kimseden ben bin dinar ödünç istedim. O benden bir kefi

cuma sohbetleri 37 darı

Resim
Adamın biri kendini darı zanneder, nerede tavuk görse köşe bucak kaçarmış. Akıl hastanesine yatırmışlar. Uzun süre tedavi görmüş, sonunda Hekimi, iyileştiğine kanaat getirmiş, yanına çağırmış: “İyisin değil mi evladım, artık darı değil koca bir adam olduğunu anladın! Kendini darı zannetmek gibi bir sorunun yok sanıyorum artık!” “Evet, iyiyim,” demiş adam, “darı olmadığımı iyi öğrendim!” Ve taburcu edilmiş. Hekimiyle vedalaşmış, hastaneden çıkmış.. Ne var ki çok geçmeden, Hekim bir bakmış, adam kan ter içinde koşarak geri gelmiş! Hekimi, “Ne oldu evladım, bu halin ne, neyin var?” diye sormuş! Adam, “Efendim!” demiş, “Bende sorun yok! Ben darı olmadığımı öğrendim de... Bunu tavuklara da öğrettiniz mi?..” :))))))))) sevgilerimle hayırlı cumalar

cuma sohbetleri 36 AHDE VEFA

Resim
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki : -"Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. " Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek : - Söyledikleri doğru mu? diye sorar , Suçlanan genç der ki : - Evet doğru. Bu söz üzerine Hz Ömer; - Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar: Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki : - "Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı, atıma bir taş, attı atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret. "Bu söz üzerine Hz Ömer: - "Söyleyecek

cuma sohbetleri 35 KÖR KUYU

Resim
Günlerden bir gün, köyün birinde, bir adamın eşeği, kuyuya düşmüş. Kuyu kör bir kuyu, ağzı tahtayla kapatılmış, üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahta çürümüş, zayıflamış ve toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekememiş.Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranıp, bağırmış kendi dilinde. Eşeğin sesini duyan sahibi gelip bakmış ki vaziyet kötü. Zavallı eşek kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış. Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırmış.Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kalmış. Sonunda karar vermişler ki kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmışlar.Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe dökmüş. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış. Köylüler ağzı açık bakakalmışlar. Hayat, bazen bizim de üz

CUMA SOHBETLERİ 34 KAVAK AĞACI İLE KABAK

Resim
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: -Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? -On yılda, demiş kavak. -On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak -Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak! -Doğru, demiş kavak. Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa: -Neler oluyor bana ağaç? -Ölüyorsun, demiş kavak. -Niçin? -Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için. Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır. HAYIRLI CUMALAR HAYIRLI BAYRAMLAR DİLİYORUM ...

KADR GECESİ

Muhakkak ki biz Onu (Kurân'ı), (Hz. Muhammed'in a.s.) Kadr gecesinde inzâl ettik! Kadr gecesini(n kadrini, şerefini, haşmetini) bilir misin? Kadr gecesi, bin aydan (seksen yıllık ömür) daha hayırlıdır! Melekler ve Ruh Onda tenezzül eder, Rablerinin izni ile her hükümden. Selâm (hakikati yaşatarak); tâ ki Fecr'in doğmasına kadar (Hakikatin zuhuru ile şuurun vechi tanımasına kadar). .... mevlana hazretlerinin her günü kadr gecesi gibi (KENDİ YOKLUĞUNU HİSSEDİP VAR OLANIN SADECE ALLAH OLDUĞUNU... YAŞAMAK) ALLAH HERKESE NASİP ETSİN BUGÜN AHMED BENİM Mevlâna Celâleddin-î Rûmî Bugün Ahmed benim, Ama dünkü Ahmed değil! Bugün Anka benim, Ama yemle beslenen kuşcağız değil. “Enel hak” kadehiyle bir yudum içen, sızdı tanrılık şarabından; Şişelerle, küplerle içtim ben, yine sızmadım. Ben sultanların aradığı sultan, Ben hacetler kıblesiyim. Gönlün kıblesiyim ben. Ben Cuma mescidi değilim; İnsanlık mescidiyim ben. Ben saf aynayım, sırrım dökülmemiş, paslanmamışım. Ben kin dolu bir gönül

cuma sohbetleri 33 KELEBEK

Resim
Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir firsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi. Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir sey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşı