Kayıtlar

KENDİNİ DÜŞÜNME!

Resim
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?""Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına . En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeş

Gül Yaprağı

Resim
Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer v ard

YANSIMA

Resim
Bir adam, oğlu ile ormanda yürüyüş yapıyor. Birden çocuk takılıp düşüyor ve canı yanıp "Ahhhh" diye bağırıyor. İlerideki dağın tepesinden "Ahhhh" diye bir ses geri geliyor. Çocuk şaşırıyor. Merak ediyor ve "Sen kimsin" diye bağırıyor. "Sen kimsin" diye cevap geliyor dağdan..Çocuk kızıyor. "Sen bir korkaksın" diye bağırıyor. Dağdan gelen ses "Sen bir korkaksın" diye cevap veriyor. Çocuk babasına dönüp "Ne oluyor böyle?" diye soruyor. "Oğlum" diyor adam, "Dinle ve öğren!" Dağa dönüp "Seni seviyorum" diye bağırıyor. Gelen cevap "Seni seviyorum" oluyor. Baba tekrar bağırıyor, "Sen bir harikasın.." Gelen cevap "Sen bir harikasın.." Oğlan çok şaşırıyor, ama ne olduğunu gene anlayamıyor. Babası anlatıyor.. "İnsanlar buna 'Yankı' derler, ama aslında o 'Yaşam'dır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam davranışlarımızın aynasıdır.

CUMA SOHBETLERİ-6 AFFETMEK ADINA GÜZEL BİR KISSA

Resim
Bir lise öğretmeni derste öğrencilerine şöyle der: "Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!" Ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Ögretmen :"Şimdi, bugüne kadar affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun!" Bazı öğrenciler torbalarına 3'er-5'er tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen :"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okulda hep yanınızda olacaklar."Aradan bir hafta geçer. Hocaları sınıfa girer girmez, öğrenciler şikayete başlarlar:"Hocam, bu ağir torbayı her yere taşımak çok zor. Hocam, patatesler kokmaya başladı. İnsanlar tuhaf bakıyorlar, hem sıkıldık hem yorulduk.... "Öğretmen :"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ru

ÇİVİ

Babası oğluna bir torba çivi verir ve ona kontrolunu, sabrını her kaybettiğinde ceviz sandığının üzerine bir çivi çakmasını söyler. Birinci gün çocuk tam 37 çivi çakar.Haftalar ilerledikçe çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenir ve daha az çivi çakmaya başlar., Nitekim haftalar ilerledikçe, kendini kontrol etmesinin sandığa çivi çakmasından daha kolay oldugunun farkına varır. Her çivi çakılmadığı günün sonunda durumu babasına bildirir.Bu defa baba oğluna, kendini kontrol ettiği her günün sonunda sandıktan bir çivi sökmesini ister.Haftalar geçer, çocuk, hem sabır hem de kendini kontrol etmenin idrakiyle, tüm çivileri sökmüş olur ve babasını çağırır. Babası çocuğun elinden tutar ve sandığın yanına götürüp ona şöyle der: -Bak oğlum, çok çalıştın ve artık kendini kontrol ederek sandığın üzerinde delik açmamayı öğrendin!?Ancak, sandığın üzerindeki deliklere bir bak!. Hiç bir zaman o delikler kapanmayacak ve eskisi gibi olmayacaklar.Her sabırsızlığın, duygusal tepkimen karşındaki kişinin yufka

MUHARREM10.GÜNÜ AŞURA

Resim
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi."Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler. Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)

ZEN RAHİBİ

Resim
İki Zen rahibi tapınaklarından çevredeki bir köye gitmişler. Ertesi gün dönüşte bir ırmağı geçerken, çok güzel bir kız görmüşler. Kız da ırmağı geçmeye çalışıyormuş. Yaşlı rahip hiç düşünmeden atılmış. Kızı kucakladığı gibi karşıya geçirmiş. Genç rahip bu duruma çok şaşırmış. Çünkü; Zen rahiplerinin kadınlardan uzak durmaları gerekiyormuş. Ama; yaşlı rahip büyük bir üstad olduğu için sormaya da çekinmiş. Akşam tapınağa dönene kadar, genç rahip hep bunu düşünmüş. Akşam yemek yememiş. Hatta bütün gece uyumamış ve sabahı zor etmiş. Sabah kalkar kalkmazda soluğu yaşlı rahibin yanında almış. “Efendim“ demiş . “Yaptıklarınızdan sual olunmaz ama siz dün o kızı ırmaktan geçerken niye taşıdınız? Bizim, kızlardan uzak durmamız gerekmiyor mu?“Yaşlı rahip bakmış ve “İyi ama ben o kızı ırmağı geçince indirdim. Peki sen onu hala niye taşıyorsun?“ demiş